Gün içerisinde yaşadığımız şeylere göre rotalarımızı belirler, değiştirir, revize eder ya da başka çıkışlar ararız. Bunda olaylar ve kişilerin belirleyiciliği önemlidir. Okuma alışkanlığı olan kimseler olarak bizlere, en çok da okuduğumuz şeylerin satır aralarındaki bazen tek kelimelik bazen de birkaç kelimeden oluşan cümlelerin yol göstericiliği yeni heyecanlar oluşturur.
Kimin söylediği de önemli ama doğruları kim söylerse söylesin alıp hayatımıza tatbik etmekte kararlılık gösterdiğimiz şeyler olur. Gördüğümüz rüyalara etki etmelerinden tutun da yaşam çizgimize dair aldığımız kararlara kadar önemi olan sözler vardır. Dilden dile yayılan, temel amacı okuyanı ya da duyanı pozitif duygulara yönlendiren bu cümleler, yeni yolların açılmasında baş rol oynar. Duygulara tercümanlık yapan, hedef belirlemede bir nefes alımı kadar önemli olan cümleleri hayatımızdan çıkarmak bir yana, yeri geldiğinde hayata tutunabilmek için sayfalar içinde bu cümleleri arar dururuz.
Moralimiz bozuk olduğunda, gardımız düştüğünde, motivasyonumuz azaldığında ve çareler aradığımız zamanlarda cümlelere olan ihtiyacımız daha çok artar. Böyle bir arayışta duygu ve düşüncelerimize yeni ufuklar açtıran bu yol arkadaşlarını hem akıl hanemize hem de gönül hanemize buyur ederiz. Geçen gün kıymetli bir kardeşimin gönderdiği bir videoda yer alan sözlerin bazıları çok hoşuma gitti. “İşte tam benim hissettiklerim” türünden karşılıklar olan bu cümlelerden bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum:
Karanlığa sövmek yerine bir mum yakmak. Yani kendi dışında her şeye suç isnat edip bahaneler uydurarak veya bahaneler arkasına saklanarak olumsuzluğun bertaraf edilmesinde etkin olamayız. Şikâyet etmek yerine çözüm üretmek, çözüme kavuşturacak amelleri yapmak, gerek kendimize gerekse de topluma fayda sağlayacaktır. Buna da öncelikle kendimizden başlayabiliriz.
Sahip olduklarını küçümsemeyip sahip olmadıklarını önemseme. Doyumsuzluğa ve sorunların katmerleşmesine sebep olacak, psikolojik yıkımları hızlandıracak şeyleri düşünmek yerine sahip olduğumuz nimetlerin kadir kıymetlerini bilmeliyiz. İnsan kendi bedenini düşündüğünde, ailesini, yaşamını ve sahip olduklarını ele aldığında, aklı selim olarak yaklaşması neticesinde nelerin servetine nail olduğunu anlayabilir. Unutmayalım ki biz ne kadar az şeye sahip olsak da, o az bir şeye ulaşmayı arzulayan insanların hiç de azımsanamayacak kadar çok olduğunu bilmeliyiz.
Kuyunun derinliğinden şikâyet edeceğine ipini kontrol et. Bakmakla görmenin aynı şey olmadığını ifade eden bu söz de bilinçli yaşamanın anahtarlarındandır. »
Asıl mesele kendimizi çaresizliğe hapsetmememizdir. Ölüm haricinde, dertlere devaların varlığını kabulle yaşamak analitik yaşamın görünen sırlarındandır.
Başkalarından az, kendinden çok iste ki kötülüklerden uzak durabilesin. Atalarımız “iğneyi kendine çuvaldızı başkalarına batır” demişlerdir. Fedakârlık yapmayı, anlayışlı olmayı, yapıcı olmayı, çözümleyici olmayı amaç edinen insanların varlıklarıyla oluşan bir toplumun güzelliği ve yaşanabilir olması daha bir ilham verici olur.
Ya bir yol bul ya bir yol aç ya da yoldan çekil. Her türlü durumda iyi bir aktör olmalıyız. Her türlü derken sakın iyi olmayan durumları da işin içine kattığımızı sanmayın. “Salih Müslüman elinden, dilinden ve belinden emin olunandır” buyurmuş Peygamber Efendimiz. Çare bulmak bazen yol bulmakla, bazen yol açmakla, bazen de yoldan çekilmekle olur. Aile hayatımızdan iş hayatımıza varıncaya kadar bu düsturu asla göz ardı etmemeliyiz.
Başarı merdivenleri eller cepte çıkılmaz. Zahmetsiz rahatlık olmaz. Çaba sarf edilmeden muzaffer olmak sevdası aldatıcıdır. Bu sebepledir ki oyunlar hep kuralına göre oynanır, yaşam hep olması gerektiği gibi yaşanırsa fayda sağlar.
Büyük gölgeli küçük insan olmuşsan, olduğun yerde güneşi batırmışsındır. Liyakatsizliğin olduğu yerlerde sahte kahramanlar cirit atar. Bunların olduğu yerlerde de felaketten başka bir şey olmaz.
Düşmemeyi marifet sayma, asıl marifet düştüğünde kalkabilmektir. İnsanlık hali başarısız olabiliriz. Bir yerlerde hata yapabiliriz. Önemli olan hatalardan ders çıkartıp yaşama doğru olan şeylerle yön vermektir. Bunu yaptığımız müddetçe de taş üstüne taş koyabiliriz.
Öğretmek iki kere öğrenmektir. İlmimizle âmil olmalıyız ki öğretebilir olmamızın etkisi olsun. Öğrendiklerimizi öğretmekle meşgul olmalıyız ki öğrenmemiz de perçinlensin. Bildiğini saklayan kimse ne yaşayabilir ne de yaşanmaya vesile olabilir.
Otlara yön veren rüzgâr gibi ol ki küçükler sana göre şekillensin. Göz önünde olduğumuzu, muhakkak birileri tarafından örnek alındığımız akıldan çıkmamalı. Yarınların şekilleniş biçimleri bizim gösterdiklerimiz ve etki ettiğimiz kadardır.
İnsanların umutlarıyla oynama, belki tek sahip oldukları şey odur. Umut gibi bir azığı herkesle paylaşmalıyız. Yıkıcı değil de yapıcı olmalıyız. Viran yaşamlara yol açmak yerine gönüllerde umutlar yeşertmeliyiz. Yeşerttiğimiz kadar da yeşeririz.
Az konuşan pek az, çok konuşan ise sık sık pişman olur. Ya hayır konuşmalı ya da susmalıyız. İbret verilen değil ibret veren olmalıyız. Dili gerektiği kadar kullanıp sözün gümüş, sükutun da altın olduğunu idrak etmeliyiz.
Evinin eşiğini temiz tut ki komşunun karlarından şikâyet edebilesin. Kendi eğriliğini görmeyen kimse başkasında doğruluk göremez. İçimizi ve hanemizi temiz tutmalıyız ki temizlik bulalım. Temizlik gösterilirse temizlik görülür.
En korkunç şeylerden biri de eyleme geçen cahilliktir. Cahil olmamalı, cahille dost olmamalı, cahille yol alınmamalı. Olumsuz olayların kaynaklarına baktığımızda ya cahilliğimizin ya da cahil kimselerin varlığı sebep olarak karşımıza çıkar.
Haklı olandan yana tavır sergilemeyen korkağın ta kendisidir. Haksızlık karşısında susmanın hem hakikate hem de haksızlığa uğrayan kimseye zulüm olduğunu bilmeliyiz. Hazreti Ali ne demiş: “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.”
Evet dostlarım, bizler öncelikle kendimizle çıktığımız yolu temizlemeli, güzelleştirmeli ve çevremize güzel rayihaları hissettirmek için elimizden gelen bu ve benzeri güzellikleri oluşturmalı ve sürdürebilir olmalarından vazgeçmemeliyiz.
Kalın sağlıcakla…