Kişi; farzı ve sünnetiyle doğru bir şekilde abdesti alır; yediği, içtiği, giydiği ve namaz kıldığı yer helal olur,
Allâh rızası için niyet eder ve namazı huşu içinde kılarsa namazın ecrini kâmil olarak alabilir. Şimdi bu maddeleri açıklayalım:
1. Allâh’ın Rızasını Gözetmek
Sadece Allâh rızası için, yani Allâh’ın emrini yerine getirmek için namaz kılmak şarttır. İnsanların övgüsünü kazanmak gibi bir amacın olmaması gerekir. Aksi takdirde kişi namazın sevabını alamadığı gibi riyakâr da olur.
Allâh Kur’ân-ı Kerîm’de buyuruyor ki:
﴾ قُلْ كُلٌّ يَعْمَلُ عَلَى شَاكِلَتِهِ ﴿
Anlamı: “Herkes niyetine göre ecrini alır veya almaz.” (el-İsrâ’ 84)
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:
إِنَّمَا الأَعْمَالُ بِالنِّيَّاتِ، وَإِنَّمَا لِكُلِّ امْرِئٍ مَا نَوَى
Anlamı: “Hayırlı ameller niyete bağlıdır, herkes kendi niyetine göre ecrini alır veya almaz.”
Başka bir hadîste Efendimiz buyuruyor ki:
إِنَّ اللهَ يُحِبُّ أَحَدَكُمْ إِذَا عَمِلَ عَمَلًا أَنْ يُتْقِنَهُ قِيلَ وَمَا إِتْقَانُهُ يَا رَسُولَ اللهِ؟ قَالَ: يُخْلِصُهُ مِنَ الرِّيَاءِ وَالْبِدْعَةِ
Anlamı: “Biriniz hayırlı amel işlediğinde Allâh o ameli kamil bir şekilde yapmanızı sever.”
Sahabeler Peygamber Efendimize amelleri nasıl kâmil bir şekilde yerine getireceklerini sordular. Efendimiz buyurdu ki: “Amelinizi riyadan ve kötü bidattan koruyarak.”
2. Namaz Esnasında Üzerindekilerin, Midesindekilerin ve Namazı Kıldığı Yerin Helâl Olması
Namazın sevabını elde edebilmek için kişinin namaz esnasında üzerinde bulunan giysilerin, midesindekilerin ve namaz kıldığı yerin helâl olması şarttır. Eğer haram bir şey yediyse ve hâlâ midesinde ise namazında zerre kadar sevabı yoktur. Ama namazı geçerli olur.
3. Huşulu Olmak
Namazın sevabına nail olabilmek için namaz esnasında bir an dahi olsa huşulu olmak şarttır. Namaz boyunca, bir an dahi huşûlu olunmaz ise namaz geçerlidir, ancak sevabına erişilememiştir, yani sevabı yoktur.
Huşu; Allâh’tan korkarak, O’nu tazim etmeyi, yüceltmeyi kalpte hissetmektir.
Yüce Rabbimiz buyuruyor ki:
﴾ قَدْ أَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَ ﴿
﴾ الَّذِينَ هُمْ فِي صَلاتِهِمْ خَاشِعُونَ ﴿
Anlamı: “O mü’minler ki felaha vardılar. O kimseler ki namazlarında huşu içinde oldular.”(el-Mu’minûn 1-2)
Efendimiz günlerden bir gün namaza durdu ve ayaktayken ağlamaya başladı. Sonra rukûya indi ağladı, secdeye indi yine ağladı. Taa ki onun hizasında olan toprak ıslanıncaya kadar huşulu bir şekilde namaz kıldı.
Zeynel Âbidîn Ali bin Hüseyin bin Ali bin Ebî Talib günlerden bir gün evde namaz kılarken yangın çıkar ve alevler onun bulunduğu yere kadar gelir. İnsanlar onu çağırırlar: “Ey Ali yangın yangın! Ey Ali!” O ise namazı terketmez, namazına devam eder ve bitirdikten sonra çıkar.
Ona derler ki: “Ne oldu, neden bu kadar geciktin?”
O ise şöyle cevap verir: “Cehennem ateşini düşünmekten, dünya ateşinin farkına varamadım.”
Yine takva sahibi olan biri cüzzam hastalığına yakalanmıştı ve ayağı kesilmesi gerekiyordu. O dönemde ağrı kesiciler yoktu. Ona “Nasıl yapalım?” dediler. Dedi ki; “Beni namazda gördüğünüzde ayağımı kesin, o zaman farkına varmam.”
Onlar da hazırlandı ve o kişi namazdayken ayağını kestiler. Kan kaybı olmaması için ayağını kızgın yağın içine soktular. Bu takva sahibi adam dedi ki: “Vallâhi ayağımı kestiğinizin farkına varmadım.”
Bu salih insanlar kıldıkları namazlardan namazın kâmil sevabını elde ederler.
♦ Kıldığın namaz sanki son namazınmış gibi kıl! Hatta gerçekten kıldığın namaz son namazın olabilir. Ölümün ne zaman geleceğini bilmiyoruz. Belki de bir sonraki namazını kılmaya vaktin olmayacak.
♦ Kıyamet Günü’nü hayal et! İnsanlar sıraya girmiş. Bir sıradakiler Cennet’e, diğer sıradakiler Cehennem’e doğru gidiyor. Kendine hangi sırada olmak istediğini hatırlat.
♦ Anlamlarını bildiğin kısa sûreleri oku! Böylece anlamlarını düşünüp huşuyu yakalayabilesin. Eğer okuduğun sûrelerin anlamlarını bilmiyorsan en kısa zamanda ezberle.
♦ Bakışların secde ettiğin yerde olsun! Secdede alnını koyduğun yere bak ki dikkatin dağılıp etrafa bakmayasın.
Bu maddeleri dikkate alarak namazdaki huşumuzu artırabiliriz.
Allâh bizleri hakkıyla kâmil bir şekilde namaz ibadetini yerine getirenlerden eylesin.